20 Aralık 2009 Pazar

yemek hattı

bende giriş yok. aklımda da giriş yok.sadece yemek var. en azından şimdilik. yemek dediysem de afilli yemek sanmayın canım. öğrenciyiz nihayetinde. sabah mı öğle mi akşam mı, sıfatı belli olmayan öğün niyetine, malzemeden kısmadan yapılmış patatesli yumurta uzun süren uğraşlar sonunda hazır duruma gelir ve ortalama 5-6 kişilik servis açılır. kusana kadar patates ve yumurtaya ekmekler banılır. aradan geçen birkaç saatin sonunda gençlerimizde hafiften uğultular dolaşır. evet bildiniz, acıkmışlardır ama bu sefer atıştırmalık yemek yenmeyecektir. ne de olsa artık sabah değildir ve mideye adam akıllı bir şeyler girmelidir. genelde bu "ikinci" öğün (zira başka bir tanımlama gelmiyor aklıma); makarna,anne köftesi, pilav üçlüsünün ikili kombinasyonlarından oluşur. evimizin hamarat kızı hidrofil; zaman zaman anne yemekleri de yapmaz değil tabii, ama şimdilik bu anca başka yazının konusu olabilir. öhm. evet ne diyorduk? yemek. bu kadar cümle dizdim ama gelmek istediğim asıl nokta bu değildi sanırsam. çok ama çok dolandı yine konu. o zaman "ilk elin günahı olmaz" mantığımla hareket ederek ilk yazımda, konuyu toparlayamama riskine giriyorum.
şimdi makarnayı, omleti boşver de, salata ne kadar güzel bir şeydir öyle. marul, domates. içerisinde tuz- zeytin yağı- limon üçlüsünü orantılı biçimde barındırıyorsa, 2 malzeme bile yeterli evet. gerçekten bak. daha yarım saat oldu, yedim. koca bir kase salata yedim. ağzımın yanından sular aktı, engel olamadım. değme pirzolaya taş çıkartırdı benim "hiç komplike olmayan" salatam...
okuduğunu anlama kısmına gelecek olursak, ne anladık?
Limon harika bir şey! ablanın bir yudum alıp dolaba geri bıraktığı kahveli bira ise...